Sendikal rekabet elbette vardır; ancak bu rekabetin sınırı hukuktur, ahlaktır ve çalışma barışına duyulan saygıdır. Ne yazık ki son günlerde sendikamıza ve yöneticilerimize yönelik maksatlı bir karalama kampanyası yürütülmekte, gerçek dışı iddialar dolaşıma sokularak hem sendikal etik hem de kurumsal itibar hedef alınmaktadır. Bu iddialar yalnızca sendikamıza değil; kurum çalışanlarının iradesine, özgürlüğüne ve çalışma barışına yönelmiş açık bir saldırı niteliğindedir.   

Öncelikle bilinmelidir ki sendikamızın temsilcileri ve yöneticileri tüm faaliyetlerini 4688 sayılı Kanun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili hukuki düzenlemeler çerçevesinde yürütmektedir. Ne kamu otoritesi görüntüsü veren bir tutumumuz olmuştur, ne kişisel veri işlemeye yönelik bir eylemimiz, ne de çalışanlara karşı açık ya da örtülü bir baskımız. Bizim duruşumuz nettir; mevzuatın çizdiği sınırların dışına çıkmayız. 

Ancak aynı sorumluluk duygusunu taşıdığı iddia edilen bazı kişi ve grupların, kurumu ve çalışanları ilgilendiren hassas konularda asılsız bilgiler yaydığı, çalışanların aklını bulandıracak manipülatif söylemler ürettiği ve sendikamıza yönelik düşmanca bir propaganda yürüttüğü açıktır. Bu tutumun ne çalışma barışına ne de sendikal mücadeleye herhangi bir katkısı vardır; tek yaptığı kurum içi huzuru dinamitlemek ve çalışanları tedirgin etmektir.

Daha vahim olan ise bu iddiaları gündeme getirenlerin geçmişte birlikte çalıştıkları, birlikte emek verdikleri sendika arkadaşlarını; yalnızca sendikal tercihleri değişti diye bir anda hedef almaları, onları itibarsızlaştırmaya çalışmalarıdır. İnsan ilişkilerindeki bu keskin dönüş, asıl niyetin “sendikal etik” değil, “kişisel hesaplaşma” olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Ayrıca bazı birimlerde görev yapan kişilerin kamu gücünü, yani makamlarının sağladığı erişim ve yetkileri sendikal rekabet amacıyla kullandığı yönündeki tespitler durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Kuruma yeni başlayan personele işe başlama evrakları arasına sendika üyelik formu sıkıştıran, “sınav görevi veririz” diyen, kurumda çalışan personeli “seni müdür yapacağız, seni fakülte sekreteri yapacağız” diyerek beklentiyle sendikasında tutmaya çalışan, hülle atamalara ve daha birçok usulsüzlüğe sessiz kalan bir anlayışın; bugün çıkıp sendikamızı usulsüzlükle suçlaması samimi değildir, inandırıcı değildir ve ciddiye alınacak hiçbir tarafı yoktur. Bu davranış, tarafsızlık ilkesinin ne kadar gevşek yorumlandığının ve kamu gücünün nasıl araçsallaştırıldığının açık bir göstergesidir.

Sendikamızın yöneticilerine atfedilen “yanlış bilgilendirme”, “izinsiz dolaşma”, “çalışanları yönlendirme” gibi iddialar tamamen temelsizdir ve hiçbir somut dayanağı yoktur. Bu iddiaların amacı, sendikamızın güçlenmesini engellemek, çalışanların gözünde bulanıklık yaratmak ve sendikal rekabeti haksız yöntemlerle yönlendirmektir.

Oysa sendikamızın çizgisi bellidir:

Kişisel verilerin gizliliğine koşulsuz bağlıyız.

Kamu tarafsızlığına en yüksek hassasiyeti gösteririz.

Etik kuralları ödünsüz şekilde uygularız.

Adil rekabetten yana tavır koyarız.

Çalışanların özgür iradesi bizim için dokunulmazdır.

Bu nedenle hakkımızda ortaya atılan beyanların hiçbirinin gerçekle bağdaşmadığını açıkça ifade ediyoruz. Bunlar, sendikamızın yükselişini hazmedemeyen odakların başvurduğu zayıf, çaresiz ve manipülatif söylemlerdir.

Sendikamız, dün olduğu gibi bugün de üniversite çalışanlarının hakkını, emeğini ve onurunu koruma kararlılığındadır. Bizim için sendikal mücadele; hukukla, saygıyla ve şeffaflıkla yürütülen bir süreçtir. Bu çizgiden sapmayız, sapılmasına da izin vermeyiz.

Tüm çalışanlara sesleniyoruz:

Sendikal tercihiniz kimsenin baskısıyla değil, yalnızca kendi vicdanınızla şekillenir.

Hiçbir algı operasyonu, hiçbir yönlendirme ve hiçbir karalama bu iradenin önüne geçemez.

Sendikamız her koşulda:

İftiraya karşı hakikati,

Baskıya karşı hukuku,

Karalamaya karşı emeğin onurunu

savunmaya devam edecektir.

Saygıyla.