Kamu kurum ve kuruluşlarında hizmetlerin yürütülmesi için memurlar istihdam edilmektedir. İstihdam edilenler arasında mesleki eğitim gerektiren memurluklarda var, basit düzeyde eğitim sahibi olmanın yeterli olduğu memurluklarda. Bunun yanı sıra daha çok üretim anlamına gelen iş yerlerinde istihdam edilen işçilerde bulunmaktadır. Yani kısaca Devlet organizasyonunda her alanda ve her görevde çalışanlar istihdam edilmektedir. Devlet ile özel arasındaki en büyük fark ise özelde bir patronunun olması ve kar amacı ile işler yürütülürken, Devlette bir patrondan söz edemeyeceğimiz gibi, kardan da söz edilmez. Devletin temel amacı vatandaşlarının yaşamlarını en iyi şekilde yürütmeleri için hizmet üretmektir.
Bu basit tanımlamaları yaptıktan sonra Devletin hizmet üretmek için istihdam ettiği, aynı zamanda ürettiği hizmetinde muhataplarından olan memurlarda uygulanması gereken politika nasıl olmalıdır.
Ülkemizdeki mevcut durum dikkate alındığında personel politikasında eksiklikler olduğu hemen göze çarpmaktadır. Bu politika eksikliğinin en büyük göstergesi, Devletimizin yüzlerce yıllık tecrübesi ve Cumhuriyetimizin yüz yılı aşkın süredir özellikle mevzuat anlamında binlerce sayfayı bulan hukuki metinleri olmasına rağmen, hala memurlukların büyük bir kısmında temsiliyet problemi yaşanmakta, her yıl onlarca yeni sendika kurulmaktadır.
Yeni kurulan sendikaların temeline baktığımızda hem temsil edilmeme durumunu, hem de kadrolar arasında mali ve sosyal haklar açısından bakıldığında büyük farklılıklar olduğu görülmektedir. Ayrıca siyasilere ya da kurum yöneticilerine bir şeklide ulaşan memur gruplarının görece sorunlarına çözüm bulduğu, diğer memur guruplarının bu haklardan mahrum kaldığı fark edilmektedir. Bu durum da her meslek gurubunun ya da kamuya alım şekline göre benzerlik içeren memurların kendi içinde sendikalaştığı, kendi kurum yöneticilerine ya da siyasi partilere bu şekilde ulaşarak haklarını alacaklarını düşündürmektedir. Bu durumun doğru olduğunu, öğretmenlerin kendi aralarında etkin mücadele ederek öğretmenlik meslek kanununu çıkartmalarından, hekimlerin kendi aralarında sendikalaşarak mali ve sosyal haklarında ciddi iyileştirmeler elde etmelerinden görmekteyiz. Bunun yanı sıra yapmış oldukları görevden dolayı kamuda etkinliği yüksek memurlar da siyasi partilere doğrudan ulaşmanın imkanını kullanarak belli iyileştirmeler yaptırabilmektedirler. Bu kısma örnek olarak da akademisyenler, hakimler, savcılar, BDDK çalışanları ve bazı kariyer meslekleri sayabiliriz. Ancak, en başta bahsettiğimiz gibi kamu ile özel arasında büyük farklılık vardır. Özel adaletsizlik yapsa da, kamu adaletsizlik yapamaz, sesi yüksek çıkmayanın da hakkını teslim etmelidir. Bu şekil olduğunda insanlardaki kurum aidiyetleri yükselecek, kamu hizmetinin etkinliği de o derece artacaktır.
Bu durumların yanı sıra kamu personel politikasını gerekli kılan diğer bir husus da alım şekilleridir. Kamuya alım tek tip ve liyakatin esas alındığı ilkelere göre olmak zorundadır. Bu kısma baktığımızda da çok farklılıklar olduğunu, yukarıda anlattığımız eksikliklerin önemli kaynaklarında olduğu görülmektedir. Kamuya alımda şuan çok farklı sistemler kullanılmaktadır. KPSS ile merkezi atama yapılarak alım da yapılmakta, yine merkezi sözleşmeli, yani 3+1 sistemi ile de memur alımı yapılmakta, bunun yanı sıra her kurum kendi personelini alma durumu da söz konusu olmaktadır. Bu durum da aynı işi yapan memurlar arasında alım şekli farklı olduğu için farklı mali ve sosyal haklara sahip olmaları da büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tüm bu durumların çözümü için yapılması gereken etkin bir kamu personel politikasıdır. Bir yandan yeni kamu personel politikasının liyakat, kariyer ve adalet ilkeleri göz önünde bulundurularak planlanmalı, diğer yandan da hali hazırda bulunan hizmet kolları yeniden planlanarak en az 20 hizmet koluna çıkarılmalıdır. Örneğin eğitim-öğretim hizmet kolunda hem milli eğitim çalışanları hem de yükseköğretim çalışanları yer almakta, bu iki kurum mevzuatı da birbirinden farklılık göstermektedir. Bunun yerine milli eğitim ayrı, yükseköğretim ayrı hizmet kolu olduğu zaman iki farklı kurum çalışanlarının temsiliyeti de en etkin şekilde sağlanacaktır. Diğer bir örneği de büro hizmet kolundan verebiliriz. Orada da yine çok farklı kurum mevzuatları olduğu halde tüm kurumlar, savunma bakanlığından, hazine maliye bakanlığına, TBMM’den içişleri bakanlığına kadar bir çok kurum bu hizmet koluna dahil edilmiştir. Bu durum da temsiliyete büyük oranda zarar vermekte, çalışanların hak arayışına engel olmaktadır.
Tüm bu durumlar kamu personel politikasını gerekli kılmakta, kamu çalışanları arasında adaleti sağlamanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.
Comments